İmanın rüknü nedir?
İman, kalbin tasdiki, dilin ikrarı ve azaların amelleriyle tezahür eden bir bütündür. İmanın rüknü, yani temel esasları, bu bütünün ayrılmaz parçalarıdır. Bu esaslara inanmak, imanın geçerli olmasının şartıdır.
İmanın Rüknleri
İmanın rüknleri altıdır. Bu rükünler, Kur'an-ı Kerim ve sahih hadislerle sabittir.
1. Allah'a (c.c.) İman:
Allah'a (c.c.) iman, imanın temelidir. Bu iman, Allah'ın (c.c.) varlığına, birliğine (tevhid), eşsizliğine, ortağı ve benzeri olmadığına, bütün kemal sıfatlarına sahip olduğuna ve her türlü noksan sıfattan münezzeh olduğuna inanmaktır. Allah'a (c.c.) iman, sadece dil ile ikrar etmekle değil, kalben tasdik etmekle ve O'nun (c.c.) emirlerine itaat etmekle gerçekleşir. Allah'a (c.c.) imanın özü, O'nu (c.c.) sevmeyi, O'na (c.c.) yönelmeyi ve O'nun (c.c.) rızasını her şeyin üstünde tutmayı gerektirir. Günümüzde Allah'a (c.c.) iman iddiasında bulunan bazı kişilerin, O'nun (c.c.) emirlerini hiçe sayması, bu imanın sadece bir iddiadan ibaret olduğunu gösterir. Gerçek iman, amelle bütünleşen imandır.
2. Meleklere İman:
Meleklere iman, Allah (c.c.) tarafından yaratılmış, nurdan varlıklar olduklarına, Allah'a (c.c.) itaat ettiklerine, O'nun (c.c.) emirlerini yerine getirdiklerine ve farklı görevler üstlendiklerine inanmaktır. Melekler, gayb âlemine ait varlıklardır ve insan gözüyle görülemezler. Ancak Kur'an-ı Kerim ve sahih hadislerde meleklerin varlığına dair birçok delil bulunmaktadır. Meleklere iman, gayba imanın bir parçasıdır ve imanın kemaline işaret eder. Meleklerin varlığını inkâr etmek, Kur'an-ı Kerim'i ve Peygamber Efendimiz'in (a.s.) sünnetini inkâr etmek anlamına gelir. Günümüzde bazı insanların meleklerin varlığını bilimsel verilere dayanarak reddetmeye çalışması, imanın zayıflığından kaynaklanmaktadır. Zira iman, aklın sınırlarını aşan gaybî gerçeklere teslim olmayı gerektirir.
3. Kitaplara İman:
Kitaplara iman, Allah (c.c.) tarafından peygamberlere gönderilen kitapların hak olduğuna, bu kitapların Allah'ın (c.c.) kelamı olduğuna ve insanlara doğru yolu göstermek için gönderildiğine inanmaktır. Kur'an-ı Kerim, Tevrat, Zebur ve İncil gibi kitaplar, Allah (c.c.) tarafından gönderilen kitaplardandır. Ancak bu kitaplardan Tevrat, Zebur ve İncil zamanla tahrif olmuş, asıl şeklini kaybetmiştir. Kur'an-ı Kerim ise, Allah (c.c.) tarafından korunmuş ve kıyamete kadar hiçbir değişikliğe uğramayacaktır. Kitaplara iman, Kur'an-ı Kerim'e imanı da kapsar. Kur'an-ı Kerim'e iman, onun hükümlerine uymayı, emirlerini yerine getirmeyi ve yasaklarından kaçınmayı gerektirir. Günümüzde bazı kişilerin Kur'an-ı Kerim'i kendi heva ve heveslerine göre yorumlaması, kitaplara imanın özüne aykırıdır. Zira Kur'an-ı Kerim, sahih sünnet ve âlimlerin icmaı ile birlikte anlaşılmalıdır.
4. Peygamberlere İman:
Peygamberlere iman, Allah (c.c.) tarafından seçilmiş ve insanlara doğru yolu göstermek için gönderilmiş elçiler olduklarına inanmaktır. Peygamberler, Allah'ın (c.c.) emirlerini insanlara tebliğ etmiş, onlara güzel ahlakı öğretmiş ve örnek olmuşlardır. İlk peygamber Âdem (a.s.) ve son peygamber Muhammed (a.s.)'dir. Bütün peygamberlere iman etmek, imanın bir gereğidir. Peygamberler arasında ayrım yapmak, imana zarar verir. Muhammed (a.s.), bütün insanlığa gönderilmiş son peygamberdir ve O'na (a.s.) iman etmek, bütün peygamberlere imanı da kapsar. Günümüzde bazı kişilerin peygamberlerin sünnetini hafife alması, peygamberlere imanın zayıflığından kaynaklanmaktadır. Zira peygamberlerin sünneti, Kur'an-ı Kerim'in anlaşılması ve uygulanması için vazgeçilmez bir kaynaktır.
5. Ahiret Gününe İman:
Ahiret gününe iman, ölümden sonra dirilmeye, hesap gününe, cennete ve cehenneme inanmaktır. Ahiret, dünya hayatının sona ermesiyle başlayan ve sonsuza kadar devam edecek olan bir hayattır. Ahiret gününe iman, insanın dünya hayatındaki davranışlarını etkiler ve onu iyiliğe yöneltir. Ahiret gününe inanmayan bir insan, dünya hayatını sadece bir eğlence olarak görür ve ahireti düşünmeden yaşar. Ahiret gününe iman, adaletin tecelli edeceği, iyilerin mükâfatlandırılacağı ve kötülerin cezalandırılacağı bir günün varlığına inanmaktır. Günümüzde bazı kişilerin ahiret hayatını inkâr etmesi veya hafife alması, imanın zayıflığından kaynaklanmaktadır. Zira ahiret hayatı, dünya hayatının anlamını ve değerini belirleyen en önemli unsurlardan biridir.
6. Kadere İman:
Kadere iman, hayrın ve şerrin Allah (c.c.) tarafından takdir edildiğine, her şeyin Allah'ın (c.c.) ilmi, iradesi ve yaratmasıyla gerçekleştiğine inanmaktır. Kader, Allah'ın (c.c.) ezelî ilmiyle her şeyi bilmesi ve takdir etmesidir. Kaza ise, Allah'ın (c.c.) takdir ettiği şeylerin zamanı geldiğinde yaratmasıdır. Kadere iman, insanın sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. İnsan, kendi iradesiyle seçimler yapar ve bu seçimlerinin sonuçlarından sorumludur. Kadere iman, insanın başına gelen musibetlere karşı sabırlı olmasını ve Allah'a (c.c.) tevekkül etmesini sağlar. Günümüzde bazı kişilerin kaderi yanlış anlaması ve sorumluluktan kaçmak için kullanması, kadere imanın özüne aykırıdır. Zira kader, insanın iradesini yok sayan bir zorlama değil, Allah'ın (c.c.) ilmi ve takdiridir.
Bu altı rükn, imanın temelini oluşturur ve bu rükünlerden birini inkâr etmek, imanın geçersiz olmasına neden olur. İman, sadece dil ile ikrar etmekle değil, kalben tasdik etmekle ve amellerle desteklemekle kemale erer. Allah (c.c.) bizleri, imanın hakikatine ulaşan ve gereğini yerine getiren kullarından eylesin. Allahu a'lem.